top of page
Eski Model Film Projektörü

Cam Kenarı 

Hoş geldiniz! Sitemizin bu özel köşesinde, hayal gücünüzü besleyecek, ruhunuzu yüceltecek ve kalbinizi ısıtacak hikayeleri bulacaksınız. Her bir hikaye, yazarının duygu ve düşüncelerinin bir yansımasıdır. Uzun yolda yürüyen bir yolunun, beklenmedik bir kavuşmanın ya da sıradan bir günün içindeki olağanüstü anların peşindeyiz.

Özgürlük üzerine

Dostoyevski'nin en bilinen sözlerinden biri şudur: "İnsan, her şeyi yapma özgürlüğüne sahipse, kendini yok etme özgürlüğüne de sahiptir." Bu söz, Dostoyevski'nin insan doğasına dair derin düşündüğü konular arasında yer alır. 

 Kelimelerin büyüsünü yaşatmaya başlayalım!

Emrah KAPLAN

18071169964911351.webp

Küçük bir deniz kasabasının kıyısında, denizin tuzlu kokusunu ciğerlerine çeken Burak, her sabah aynı kayanın üzerine otururdu. Elinde bir defter, kalbinde biriken kelimelerle... Yaşamak, onun için sadece nefes alıp vermek değildi; her bir dalganın kıyıya vuruşunda, martıların kanat çırpışında bir şiir bulurdu. Edebiyat, Burak'ın dünyayı anlama biçimiydi; kağıda döktüğü her dize, hayatın karmaşasını bir an olsun durduran bir sihirdi.

Bir sonbahar akşamı, kasabanın eski kütüphanesinde, sararmış sayfaların arasında Nazım Hikmet’in bir dizesine rastladı: “Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın...” Bu sözler, Burak'ın içinde bir kıvılcım yaktı. O an fark etti ki, yaşamak, her anı bir şiir gibi hissetmekti. Edebiyat, ona sevinçlerini ve kederlerini bir nakış gibi işleme sanatını öğretmişti. Acılarını kağıda döktüğünde hafifler, mutluluklarını yazdığında ise sonsuzlaşırdı.

Bir gün, kasabaya gelen bir gezginle sohbet ederken, Burak'ın defteri kadının gözüne çarptı. “Bu ne?” diye sordu gezgin. Burak gülümsedi, “Bu, benim yaşadığımın kanıtı,” dedi. Defteri açtı; içinde rüzgârın naif sesinden , bir çocuğun kahkahasından, yağmurun camdaki dansından ilham alan dizeler vardı. Gezgin, bir şiiri okurken gözleri doldu. “Sen,” dedi, “yaşamayı bir sanat yapmışsın.”

Edebiyat, Burak'a hayatın güzelliklerini fark ettirmişti. Şiir, ona her anın bir mucize olduğunu hatırlatıyordu. Yaşamak, onun için bir dize yazmak kadar zarif, bir hikâye anlatmak kadar güçlüydü. Ve o, her nefeste, bu sanatı sürdürmeye kararlıydı.

 1988 yılında dünyaya gelen Emrah Kaplan, daha yedi yaşında çalışma hayatına adım attı. Çocukluğu, mobilya atölyelerinin talaş kokusunda, cilalı yüzeylerin parlaklığına bakarak geçti. Yıllar içinde mobilyadan tekstile, güvenlikten depoculuğa kadar farklı işlerde çalışarak hayatın sert yüzünü erken yaşta tanıdı.
 
 
 
Üniversitede önlisans eğitimini tamamladı. Gezmeyi, farklı insanları ve şehirleri tanımayı, sokaklarda saklı hikâyeleri keşfetmeyi sevdi. Edebiyat, onun için yalnızca bir ilgi alanı değil; bazen bir sığınak, bazen de kendini yeniden var ettiği bir alan oldu. Yazmayı, özellikle içinden çıkamadığı karanlık dönemlerde, bir nefes borusu gibi kullandı.
 
 
 
Kendi hayatından, gözlemlediği insanlardan ve şehirlerin ruhundan beslenen metinler kaleme aldı. Gerçekçi ve sade dille yazdığı hikâyeler, çoğu zaman çocukluk anılarının tozlu sayfalarından başlar, yaşamın sert virajlarından geçer ve insan ruhunun en derin, en çıplak yanına dokunur.
 
 
 
Edebiyat serüveninde, hem bireysel hem kolektif hikâyeleri kucaklayan bir üslup geliştirdi. Felsefi ve içsel sorgulamalar, onun kaleminde sokak köşeleri kadar gerçek, çöl rüzgârları kadar uzak, çocuk bakışları kadar berrak bir hâl aldı.
 
 
 
Bugün hâlâ yazıyor; bazen geçmişin izini süren uzun öyküler, bazen de tek bir kelimeye bütün bir hayatı sığdıran şiirler… Onun için kelimeler, yaşanmışlıkların sesi ve yarınlara bırakılmış b irer iz. 
Site Haritası
Anasayfa
Hakkımızda
Hizmetlerimiz
Eğitimlerimiz
Referanslarımız
Blog
İletişim
 

KVKK Aydınlatma Metni
Şartlar ve Koşullar

İletişim
           
         (0534) 551 92 02
          emrahh.kaplan@gmail.com
  • Instagram
  • Facebook
  • Twitter
  • YouTube
  • TikTok

Copyright © 2025 by emrah kaplan 

bottom of page