Åžair, Yazar
GÜNLÜK

Ocak
Gecelerin Esiri
Gecelerin esiriyim,
Kentin bütün çıkış tabelaları siyaha boyanmış bir labirent.
Karanlığın dilinde çürüyen,
Nefes almayan bir gecenin,
Tek sadık mahkûmuyum.
Beni ben yapan her ÅŸey,
Ay ışığının kemiklerine dolanmış.
Ciğerlerinde biriken yalnızlığım.
Beni ben yapan her ÅŸey,
Ruhumu yutmak için diÅŸlerini bileyen,
SustuÄŸum bütün çığlıkları saklayan,
Günahların mezarlığı.

Åžubat
İhanet Kurşunu
GülüÅŸündeki ışığın, beni kör etmek için doÄŸduÄŸu bir zamanda
Kalbinde başkasının siluetini saklıyordun
Elinden düÅŸen bu ihanet,
Saplandığı yeri unutmuyor.
Soluduğum havayı kesip,
CiÄŸerlerimi yangın yerine çeviriyordu

Mart
Büyü
Büyü,
Toprağın kalbine düÅŸen küçücük bir tohumla.
Karanlığı yara yara,
İncecik köklerini sal geceye.
Bir damla yaÄŸmur,
Bir parça rüzgâr,
Birkaç ışık dokunsun alnına,
Ve hayat desin ki sana: “Uyan.”

Nisan
Git Öyleyse
Geride kırık umutlar bırakarak…
Üstüne basa basa geçeceÄŸim yollar
Benim için dikenli bahçelere dönüÅŸecek.
Seninle kurduÄŸumuz cümleler,
Paramparça duracak odamın köÅŸesinde.
İsmine sinmiş o telaş,
Åžimdi bütün kapıları kilitleyecek.

Mayıs
Sana Geliyorum
Son günlerim bunlar, biliyorum,
Rüzgârın saçlarıma dokunuÅŸu daha ağır,
Gökyüzü solgun,
Yıldızlar uzaktan bakıyor bana.
Ben ise seni düÅŸünüyorum,
Bedenim yorulmuş, zayıf,
Zaman sırtımdan yük gibi geçiyor,

Haziran
Parlayan bir GüneÅŸ
Ey karanlığın koruyucusu,
Ey yasakların celladı,
Ey kurnaz ihanetlerin efendisi…
EÄŸer gücün yetiyorsa
Bu türküyü sustur.
EÄŸer kudretin varsa,
TopraÄŸa tohum saçan bu elleri zincire vur.
YaÅŸamak adına köleliÄŸe razıysak,
Bu yüreÄŸi çatlat,
Bu damarları kurut!

Temmuz
Hayat Senden Yana
Hayat senden yana olduÄŸunda
Balkon ferah bir yermiÅŸ,
Gözlerim ufka açılabiliyor, içimdeki ağırlık eriyip gidiyor.
DüÅŸünceler sessizce dağılıyor,
Nefes almak bile kolaylaşıyor,
Tüm duvarlar uzaklaşıyor, oturduÄŸum sandalyeden
Dünya duruyor gibi.
Ellerimi uzatsam zamanı yakalayacağım

AÄŸustos
Sana KavuÅŸmak
Serin ırmakların kıyısında savruluyorsun,
Deli dolu akan suyun özlemiyle yeÅŸeriyor dalların,
Sen…Genç bir gül gibi uyandırıyorsun baharı
Åžehrin koca gürültüsünden uzak,
Tertemiz bir aydınlık gibi parlıyorsun güneÅŸe inat
Sana kavuÅŸmak,
Bir meydan harbinden galip gelmekdi
Sana kavuÅŸmak
Bir sabahın usulca filizlenişiydi

Eylül
Yorgunum
Yorgunum,
Akşamın eşiğindeyim,
DaÄŸların sırtında taşınan bir gölge kadar ağır.
Yılların küllerinden sızan bir kıvılcım gibi,
Kendime tutunmaya çalışıyorum.
DüÅŸlerim, yarıda kalmış bir ÅŸarkının
Eksik notalarında saklı.
Bir martının kanadına gizlenmiş,
Kaybolmuş yolculuklarım var.
Toprağın kokusunda uyanan
Kırık bir hatıra gibiyim,
Ne kök salabilmiÅŸim ne de uçabilmiÅŸim.

Ekim
İnfazımı Beklerken
Sen, hem evladım hem de felaketim,
İçimde taşıdığım en derin yara.
En derin kargaÅŸa,
İnsanla hayvan arasındaki bir sınırdın.
Her gün kapında çağırırdım seni,
Celladının ayaklarına kapanan çaresizliÄŸimle.
İnfazımı beklerdim
Takvimin kararmış yapraklarında.
Bir gün anlardın
Zamanın ağır nefesi niye omuzumda.
Bir gün anlarsın
Kalbindeki kıvılcımın ellerindeki hikâyesini.

Kasım
Aynı Kahve Kokusu
Sabahları aynı kahve kokusu,
Aynı tencerenin dibine yapışmış bir hayat
Aynı merdivenlerden inen komşu kadınların sesi
Dünya hiç deÄŸiÅŸmiyor
Bir gazete bayiside üst üste dizilmiÅŸ manÅŸetlerde
Ölümler, kahkahalar, fotoÄŸraflar.
Her sabah yeniden yaşlanırdı yıllardır yaşadığım bu sokaklar

Aralık
Bir zamanlar gelirdin
Bir zamanlar gelirdin,
Gökyüzü dumanla dolardı
KuÅŸlar yönünü ÅŸaşırır,
Çanlar boÄŸuk bir uÄŸultuyla çalardı.
Benim yüreÄŸim ise,
Bağrı yanık bir sazın telinde inatla direnirdi.
Dudaklarımdan çıkan sözcükler
Bir tuÄŸla gibi örülüyordu etrafıma,
Çıkış yolu bulamayan öfkem
GöÄŸe doÄŸru tırmanırdı
İşte tam da orada,
Başlardı bu korku





